14 Aralık 2007 Cuma

Çevresel göstergeler kötü

AKP, herkesin "sağlıklı ve dengeli bir çevrede" yaşayabilmesini anayasal bir hak olmaktan çıkarıyor
Çevresel göstergeler kötü
Doç. Dr. Yücel Çağlar, çevresel göstergeleri giderek kötüleşen Türkiye'de AKP'nin anayasa taslağının, doğal, dolayısıyla da kamusal olan varsıllıkları, sağlıklı yaşama hakkını güvenceden yoksun kıldığını ifade etti.
Herkesin "sağlıklı ve dengeli bir çevrede" yaşayabilmesini anayasal bir hak olmaktan çıkaran AKP anayasasıyla doğal kamusal varlıkların korunabilmesi ve kamu yararına değerlendirilebilmesi tümüyle rastlantılara bırakılıyor.
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği üyesi Doç. Dr. Yücel Çağlar , çevresel göstergeleri giderek kötüleşen Türkiye'de AKP'nin anayasa taslağının, doğal, dolayısıyla da kamusal olan varsıllıkları, sağlıklı yaşama hakkını güvenceden yoksun kıldığını ifade etti. Çağlar, 1982 Anayasası ile devlete verilen ve AKP taslağı yürürlükten kaldırılan görevleri şöyle sıraladı:
"Toprağın verimli olarak işletilmesini korumak, geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önleme, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek amacıyla tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerini ve diğer girdilerini sağlamasını kolaylaştırma, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alma; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının... verimli şekilde kullanılmasını... planlama ve orman köylülerinin kalkındırılması, ormanların korunması için ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı... önlemleri alma."
1999 yılında yapılan değişiklikle 1982 Anayasası'nda yer verilen "Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesi..." ile ilgili yaptırımların taslakta korunduğunu anımsatan Çağlar, taslağa ilişkin belirlemelerini şöyle dile getirdi:
"Taslakta; 1981-2007 döneminde ormanları yok edip arazilerini işgal edenlerin bağışlanmasına, işgal ettikleri yerleri satın alabilmelerine ya da bedeli karşılığında kullanabilmelerine, devlet orman işletmeciliğinin özelleştirilmesine, 'orman olarak muhafaza edilmesinde yarar görülmeyen' ormanların her türlü amaçla kullanılabilmesine, ormanların yıkımına yol açabilecek siyasal propaganda yapılabilmesine dayanak olabilecek yaptırımlara da yer verilmiştir.
Açıklamalara bakılırsa, 'Çevrenin Korunması ve Milli Servetlere İlişkin Hükümler' şeklinde özel bir bölüm olarak yapılan düzenlemeyle '...küresel ısınmanın önlenmesi çabalarının hayati önem kazandığı bir dönemde çevrenin etkili bir şekilde korunması yönünde anayasada devlete yönelik direktif bir hüküm konulmuştur.' Oysa taslakta, herkesin 'sağlıklı ve dengeli bir çevrede' yaşayabilmesi anayasal bir hak olmaktan çıkarılmaktadır; devletin ve vatandaşların 'Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek' görevi, 'sürdürülebilir kalkınma ilkesiyle uyumlu' koşuluyla sınırlandırılmaktadır; buna karşılık su kaynaklarının, biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik hiçbir yaptırım içermemektedir. Ancak çok daha önemlisi, merkezi idarenin yerel yönetimleri 'idarenin bütünlüğü, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması' gibi, çevre yönetiminin etkinliği yönünde yaşamsal önemde gerekçelerle idari vesayet altına alabilmesini dayanaksız kılmaktadır.
Kısacası; AKP'nin anayasasıyla, ülkemizde sağlıklı yaşanabilmesi, doğal kamusal varlıklarımızın korunabilmesi ve kamu yararına değerlendirilebilmesi tümüyle rastlantılara bırakılırken bu rastlantıların gerçekleşme olanakları da iyiden iyiye kısıtlanmaktadır."
Doç. Dr. Çağlar, "Devlet de bu doğrultuda, merkezi bir yapılanmayla örgütlenmiştir. 1924 ve 1961 anayasalarının yanı sıra 1982 Anayasası'nda bile bu türden yaptırımlara yer verilmiş olması, bu gerçeğin anlamlı bir göstergesidir. Ne var ki 1980'den sonra bu gerçekliklerle bağdaştırılamayacak düzenleme ve uygulamalar gündeme getirilmiştir. Ancak bu uygulamaların çoğu anayasaya aykırılıkları nedeniyle yüksek yargı organları tarafından engellenmiştir. AKP anayasası, 1982 Anayasası'nın engellemelerinden kurtulmayı; bu yolla da iktidar olabilmesinin önemli araçları olan yerel yönetimlerin, federatif yapılanma doğrultusunda dönüştürülmesini amaçlamaktadır" dedi. Çağlar, taslağın; 41. maddesindeki "...mahalli idareler tarafından tarh, tahakkuk ve tahsil edilenler için ise ilgili mahalli idarenin seçimle oluşan karar organına verilebilir" ; 96. maddesindeki "Mahalli idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır ve bu amaçla gerekli düzenlemeler yapılır" ; 131. maddesindeki "orman" sayılmayacak yerlerin satılabilecekler ya da kullanım bedeli karşılığında devredilecekler arasında tüzel kişilerin de sayılması yönündeki yaptırımların bu amacın ürünleri olduğunu kaydetti.
Cumhuriyet 14.12.2007

Hiç yorum yok: