14 Aralık 2007 Cuma

8 Aralık 2007: İklim Değişikliğine Karşı Küresel Eylem Günü
için Çanakkale Çevre Platformu ve ÇOMÜ Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Türkeş’in Ortak Basın Açıklaması
İklim Değişikliği günümüzde üzerinde en çok durulan, en çok bilimsel araştırma yapılan ve hükümetlerarası düzeyde en çok tartışılan küresel değişiklik konularının başında gelmektedir.
Fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaşma, sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleri, karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve diazotmonoksit (N2O) gibi sera gazlarının atmosferdeki birikimlerinin sanayi devriminden beri hızla artmasına neden olmaktadır. Örneğin, atmosferdeki CO2 birikimi, sanayi öncesi dönemde 280 ppm iken, 2005 yılında 379 ppm’e ulaştı. 2005 yılındaki bu değer, geçmiş 650,000 yıllık kayıtta 180-300 ppm arasında değişen doğal CO2 birikiminin çok üzerindedir. Bu ise, Yerküre’nin enerji dengesini değiştirerek, yeryüzünün ve atmosferin yeryüzüne yakın katmanının daha fazla ısınmasına neden olmaktadır.
Sera gazlarının atmosferik birikimlerindeki bu artışların, sıcaklık, yağış, hava ve toprak nemi gibi iklim ve iklim-ilişkili değişkenlerinde bölgesel ve küresel değişikliklere yol açması bekleniyor. Beklenen değişiklikler ise, giderek kendisini daha belirgin olarak göstermektedir. Örneğin, Küresel yüzey sıcaklıklarında 19. yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllardan sonra daha da belirginleşerek, küresel sıcaklık rekorları kırmaktadır.
Sera gazlarının atmosferik birikimlerindeki artışların, sıcaklık, yağış, hava ve toprak nemi gibi iklim ve iklim-ilişkili değişkenlerde bölgesel ve küresel değişikliklere yol açması bekleniyor. Küresel iklimde gözlenen önemli ısınmanın yanı sıra, en gelişmiş iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için, yaklaşık 3 °C’lik en iyi kestirmeyle birlikte 2-4.5 °C arasında bir artış olacağını öngörüyor.
Küresel sıcaklıklardaki artışlara bağlı olarak da, hidrolojik döngünün küresel ölçekte değişmesi, kara ve deniz buzullarının erimesi, kar ve buz örtüsünün alansal daralması, deniz seviyesinin yükselmesi, iklim kuşaklarının kayması, sıcak hava dalgalarının daha şiddetli ve sık oluşması, bazı bölgelerde aşırı yüksek yağışların ve taşkınların, bazı bölgelerde ise kuraklıkların daha şiddetli ve sık oluşması ile yüksek sıcaklıklara bağlı salgın hastalıkların ve zararlıların artması gibi, dünya ölçeğinde sosyoekonomik sektörleri, ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan etkileyecek önemli değişikliklerin oluşması bekleniyor.
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından olan küresel ısınma ve deniz seviyesi yükselmesi, atmosferdeki sera gazı birikimleri belirli bir düzeyde durdurulsa bile, iklim süreçleri ve geri beslemeleri ile bağlantılı zaman ölçeklerinin çok değişik ve uzun olması yüzünden, yüzyıllarca sürebilecektir. Bu da, toplumlar için olumsuz sonuçlar yaratarak, kalkınmanın önünde büyük bir engel oluşturacaktır.
Bu yüzden, uluslararası toplum, insan kaynaklı sera gazı salımlarındaki artışla bağlantılı iklim riskini önlemeye yönelik önemli bir görevle karşı karşıya bulunuyor. Öngörülen iklim değişikliklerini ve bu değişikliklerin, sosyoekonomik sektörler, doğal ekosistemler ve insan sağlığı üzerindeki olası olumsuz etkilerini en aza indirmenin en önemli yolu, insan kaynaklı sera gazı salımlarını azaltmak ve yutakları (ormanları ve tüm vejetasyonu) çoğaltmaktır.
Konuya Türkiye’de yapılması gerekenler açısından bakıldığında, Türkiye’nin de, halkın eğitimi ve bilinçlendirilmesine önem vererek, sosyal ve ekonomik refahta kısıtlamaya gidilmeden yapılacak enerji tasarrufu, enerjinin yeterli ve verimli kullanımı, yeni teknolojilerin ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ile ormanlar gibi karbon yutaklarının arttırılması yoluyla sera gazlarını denetlemeye ve zamanla azaltmaya öncelik ve önem vermesi gerekir.
Son yıllarda, yaşadığımız kent ve çevresi ile Kaz Dağı yöresi için ciddi çevresel tehlike oluşturan sürdürülebilir olmayan çok sayıda olumsuz girişimin ortaya çıktığı görülüyor. Bu yüzden, bugün burada 8 Aralık İklim Değişikliğine Karşı Küresel Eylem Günü çerçevesinde, Kaz Dağı yöresinin bölge iklimi ve iklim değişikliği açısından önemine de dikkat çekmek istiyoruz. Türkiye’nin büyük bir bölümünde olduğu gibi, Biga Yarımadası da, küresel ve bölgesel iklim değişikliklerinden etkilenerek, giderek daha sıcak ve kurak bir iklim özelliği gösteriyor. Giderek ısınan ve kuraklaşan bir dünyada, ekolojik sistemlerin daha hassaslaşacağı gerçeği dikkate alındığında, Kaz Dağı’nın, geçmiş iklim değişikliklerinde olduğu gibi, gelecekte de iklim sisteminin, ekosistemin, su kaynaklarının ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürekliliğin sağlanması açısından yaşamsal bir rol oynayacağı unutulmamalıdır.

Hiç yorum yok: